21 Mart 2008 Cuma
Tanrıların dağı NEMRUT
NEMRUT DAĞI yüzyıllar önce iki dünyanın; doğuyla batının buluştuğu bir yerdi. Bir dinin doğuşuna, zorlu savaşlara, büyük sevinç ve hüzünlere tanıklık eden heybetli bir dağ. Adıyaman'daki Nemrut Dağı şimdi görkemli tarihinin anılarıyla baş başa, gökyüzünü seyrediyor.
Yüzyıllar önce Anadolu'nun eşsiz bir köşesinde, en kutsal yer olarak Nemrut Dağı'nı seçmiş bir krallık hüküm sürdü. Kommagene adındaki bu krallık, uzun yıllar Asur egemenliğinde kaldıktan sonra çetin savaşlar vererek bağımsızlığını kazandı. Nemrut Dağı'nın gizemli tarihinin keşfinin üzerinden yüz yıldan fazla bir zaman geçti. Keşif hikayesi Berlin'deki Prusya Kraliyet Bilimler Akademisi'ne gelen bir mektupla başlamıştı. Akademi üyelerini heyecanlandıran mektup, genç yaşta ülkesini terk ederek Anadolu'da yol yapımı için güzergah belirleyen bir İngiliz grubun aşçılığını yapan Karl Sester'den gelmişti. Sester, Nemrut Dağı'ndaki harabelerle ilgili söylentiler duymuş, merakını yenemeyerek dağa çıkmaya karar vermişti. Gördükleri karşısında adeta dili tutulan Sester, yalnızca bir merak sonucu başlayan bu keşif hikayesiyle Nemrut Dağı'nın gizli tarihinin ortaya çıkmasına yardımcı olacaktı. Kommagene Krallığı, Toros Dağları'ndaki çeşitli yolların birleştiği noktada bulunan, Suriye'nin kuzeyi, Hatay, Pınarbaşı, Kuzey Toroslar ve doğuda Fırat Nehri'nin çevrelediği, Adıyaman, Kahramanmaraş ve Gaziantep illerini kapsayan bir coğrafyaya yayılıyordu.
Antiochos, Nemrut Dağı'nın terasları üzerine yaptırdığı heykel dizilerinin sağ ve sol başlarına kraliyetin cennet ve asaletin sembolleri olan kartal ve aslan heykelleri diktirir.
İÖ 1. yüzyılda kurulan Kommagene İS 72 yılına kadar bu bölgede yaşamını sürdürdü. Yazılı belgelerde İÖ 850 yılında görülen krallığın ismi o dönemlerde Kummuh olarak geçer. Asur egemenliğinden kurtulmasıyla birlikte bağımsızlığına kavuşan Kommagene'nin bu dönemine ait ilk yazılı belgelerde ilk kez I. Antiochos dönemine aittir. I. Antiochos Kommagene'nin en önemli kralıydı. Onu bu kadar önemli yapan şey, büyük hedefleriydi. Küçük bir krallıktan beklenemeyecek kadar büyük hedefler; Antiochos yeni bir din kurmayı planlamıştı. Amacı Batılıların, yani Yunanlıların dini ile Doğulu Perslerin dinini birleştirmekti. Böylece bir dünya dini yaratacak, Nemrut Dağı'nı onun merkezi yapacak ve bu dinin buradan tüm dünyaya yayılmasını sağlayacaktı. Kendisi de bu sayede tüm dünyaya hükmedecekti. Ve ölümsüzlüğe kavuşacaktır. Antiochos bu hayaline ulaşmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Kendisini Tanrı ilan etti. Nemrut Dağı'nın 2.150 metre yükseklikteki zirvesinde yapımına başladığı görkemli kutsal alan ve mezar anıtı ne yazık ki ölümünden önce bitirilemedi. Oğlu Kral I. Antiochos da devam etmedi çalışmalara, mezar anıtı yarım kaldı. Kutsal alanın doğu ve batı yamaçlarında teraslar üzerinde yaptırdığı heykeller ise Nemrut'un sert hava koşullarıyla boğuşarak yüzyıllarca ayakta kalmayı başardı. Antiochos'un ölümünden sonra fikirleri de unutuldu, yaratmayı düşündüğü din kendisiyle birlikte öldü. Ama yine de yaptırdığı heykellerle kendinden yüzyıllar boyu bahsettirdi.
Kommagene'de tanrılar ve krallar adına yaptırılmış heykeller dışında kraliyet mensubu kadınlar için yaptırılmış bir anıt mezar bulunur. Etrafında bulunan sütunlar üzerine yerleştir
Antiochos bu kutsal alanı teraslar halinde tasarlamıştı. Kutsal kabul edilen teraslarda yer alan heykellerin sırası aynıydı. Bu tanrılardan her biri hem Doğu hem Batı tanrılarını temsil ediyor ve bu nedenle iki ayrı isimle anılıyorlardı. Yüzleri doğuya ve batıya çevrili Pers ve Yunan tanrıları Kral Antiochos'un bu iki kültürü birleştirme amacını da simgeliyordu.Antiochos yaptırdığı heykellerin arka yüzüne 200 satırdan oluşan vasiyetini yazdırdı. Yazıtta kendinden sonra gelecek kralları tapınağı güzelleştirmeleri için görevlendiriyor, ibadet için gelenleri övdüğü gibi, kötü niyetle gelenlere beddua ediyordu. Antiochos, kutsal alanı ziyarete gelenlerin en iyi şekilde ağırlanmasını istedi ve bu amaçla rahipleri en iyi şaraplarını sunmalarını emretti. Hatta törenlerin çok renkli geçmesi için müzisyenleri bile görevlendirdi. Ama Antiochos'un bütün bu titizliğine rağmen vasiyette yazılanlar yerine getirilmedi.
Dünyanın sekizinci harikası
Batı terastakileri göre daha sağlam kalan, ancak depremle yerinden düştüğü tahmin edilen Zeus-Oromasdes heykeli oldukça hasar görmüş.
Nemrut Dağı'ndaki kutsal alanda heykellerin dışında birçok da kabartma bulunuyor. Batı terasında bulunanlardan ilginç olan biri de aslan kabartmasıdır. Gezegenlerin dizilişleri incelendiğinde bunun Kommagene'nin I. Kralı Mithradates'in taç giydiği geceye; İÖ 109 yılının temmuz akşamına denk geldiği ortaya çıkar. Dünyanın dört bir yanında ziyaretçilerin görmek için geldiği Nemrut Dağı 1987 yılında UNESCO'nun (Birleşmiş Milletler Eğitimsel, Bilimsel ve Kültürel Organizasyonu) kültür mirası listesine alındı. Dünyanın sekizinci harikası olarak nitelenen Nemrut Dağı, yeryüzünde güneşin doğuş ve batışının gözlendiği en güzel yer belki de... Yüzyılı aşkın bir süredir ayakta kalmak için çabalayan devasa heykellerin bazıları artık zamana yenik düştü. Şu sıralarda dağda bir faaliyet var; bu güzel eserlerin daha fazla tahrip olmasını önlemek ve kopan parçaları yerine koymak için çalışmalar yapılıyor. 2002 yılında başlayan bu çalışmalarla tonlarca ağırlıktaki heykellerin konservasyonu ve korunması amaçlanıyor.
Aslanlı Horoskop
Nemrut Dağı'nın 2.150 metrelik zirvesindeki aslanlı horoskop bilinen en eski horoskoptur. Aslanın üzerinde 16 ışından oluşan 3 adet yıldız bulunur. Bu üç yıldız Mars, Merkür ve Jüpiter gezegenlerini temsil eder. Aslanlı horoskop gök cisimlerinin bir anlık konumunu gösterir. Önümüzdeki 25.000 yıl içerisinde bir daha yaşanmayacak bir ana tanıklık edilir. Güneşin, etkisi azalan ışığının altında çıkan yeni ayın ve onun hemen üzerinde Kral yıldızı olarak bilinen Regulus yıldızının güçlü parıltısı yüzleri aydınlatır. Önceki gecelerde Jüpiter, Merkür ve Mars gökyüzünde adeta krallara layık bir geçiş töreni sergiler. Tüm bu seremoni bittikten sonra Kommagene halkı tanrılarının yeni krallarını ziyarete geldiklerine inanarak evlerine dönerler.
Selamlaşma kabartmaları
Kum taşından yapılma kabartmalar I. Antiochos'un Herakles, Zeus, Kommagene ve Apollon ile selamlaşmasını sembolize eder. Tanrıların isimleri kabartmaların arkasına yazılmıştır.
Kommagene'nin Sonu
Bu olaylardan kısa bir süre sonra ölen Antiochos Nemrud tapınağına, tahminen babasının yanına, gömüldü. Antiochos'tan sonra tahta oğlu 2. Mithradates geçti. Kommagene Roma İmparatorluğu'na denk değildir artık.
2. Mithradates'in yönetimindeki Kommagene Suriye'nin önce uydusu sonrada eyaleti haline gelir. Romalılara karşı verilen savaşta oğlunu kaybeden Part Kralı'nın acısı o kadar derindir ki kendi arzusuyla tahtından feragat eder. Velihat prensin dedesi Antiochos'un Kommagene'yi riske atarak krallığına sığınan Part askerlerini koruması da babanın üzüntüsünü hafifletmemiştir.
Part Kralının yerine oğullarından biri geçer. Bu acımasız bir hükümdardı ve tahtını tehlikeye atacağına inandığı, Laodike ve onun çocukları dahil, kimseyi öldürtmekten kaçınmaz.
2. Mithradates kızkardeşini Kommagene topraklarındaki Karakuş mezar tepesine gömer. Laodike'nin kabrine üzerinde 'o tüm kadınların en güzeliydi' yazan çok güzel bir taş yazıt koyar.
Annesi İsias ve diğer bir kızkardeşi Antiochis ve onu kızı Aka da orada yatmaktadırlar. Mithradates Karakuş'u Kahta Çayı'nın kıyısında yaptırmıştır. Mithradates yazlık malikanesinin terasından derin çaya inen başdöndürücü vadiyi ve Karakuş'un seyreder böylelikle ölümlerinden sonra da sevdiklerini yanında hissedebilirdi.
Kıskanç kardeş 2. Antiochos 2. Mithradates'i tahttan indirmek istiyordu. Bu nedenle Roma senatosu 2. Antiochos'u ölüm cezasına çarptırdı. İ.Ö. 29'da Roma'da idam edildi.
Kommagene son olarak, kısa bir süre için, Kral 4. Antiochos devrinde bağımsız kalmıştır. 4. Antiochos İ.S. 71'de Roma ordusuna yenildi. Kommagene'nin ağır zırhlı ünlü süvarileri ve muhteşem okçuları 'cohortes Comagenorum' adı altında Roma ordusuna dahil edilmek suretiyle küçük Kommagene ordusu lağvedildi.
Gelecekte çıkabilecek isyanlara önlem olarak Kommagene Krallığı'nın yüceliğini hatırlatan binalar ve heykeller yerle bir edildi. Kutsal Nemrud Dağı'ndaki tapınak yıkıldı. Kommagene devrinin kapanışıyla Nemrud sadece dağ rüzgarlarının ve yolunu kaybeden çobanların ziyaretleriyle irkileceği uzun uykusuna daldı.
Roma'yla Savas
KÜÇÜK ASYA Haritası, İ.Ö. 100:Pergamum, Bythinia, Pisidia, Galatia, Cappadocia,Pontus, Arm, Seleukos, Kommagene, Parthia, Roma.
Romalılar batı Anadoluya ilk adımlarını atar atmaz Bythinia, Pisidia, Galatia ve Cappadocia gibi Küçük Asya krallıklarını birer birer ele geçirmeye başladılar
Pergamum'dan sonra İ.Ö. 80 dolaylarında Bythinia ve Pisidia'yı egemenlikleri altına aldılar. Aynı sıralarda Partlar da Kommagene sınırlarına varmışlardı.
KÜÇÜK ASYA Haritası, İ.Ö. 80:Galatia, Cappadocia, Pontus, Arm, Seleukos,Kommagene, Parthia, Roma.
Romalılar İ.Ö. 70 sıralarında en büyük düşmanları Pontus Krallığı'nı devirdiler. Hemen arkasından da Pontus'un güçlü müttefiki olan Arm krallığını yıktılar ve fetihlerini tamamlamak için süratle bölgedeki son bağımsız krallık olan Kommagene'ye yöneldiler. Bu küçük ülkenin istilası başlangıçta hiç de zor görünmüyordu.
KÜÇÜK ASYA Haritası, İ.Ö. 70:Pontus, Arm, Seleukos, Kommagene, Parthia, Roma.
İ.Ö. 69'da Kommagene'nin başkenti Samosata (Samosata) kuşatıldı. Ancak hiç umulmayan bir şey oldu ve Roma savaş makinesi durdu. Romalı askerler daha önce hiç görmedikleri bir maddeyle bombalanıyorlardı. Romalı tarihçi Plinius 'onun vurduğu asker silahıyla beraber yanıyordu.' Anlaşılan Kommagene dışında bilinmeyen bu gizli silahın sebep olduğu korku çok büyük olmuştu.
Samosata düşmedi. Roma konsülü Lucullus ile Kral Antiochos özel bir görüşme için biraraya geldiler. Bu görüşmenin kaydı yok ama toplantı sonunda Roma ordusu geri çekildi.
Kommagene için durum gerginliğini korumaya devam ediyordu zira bir yanlarında sömürgeci savaş tutkunu Romalılar diğer tarafta güçlü Part ülkesi vardı.
KÜÇÜK ASYA Haritası, İ.Ö. 60:Kommagene, Parthia, Roma.
İ.Ö. 64'de Romalılar istilalarına devam ettiler. Seleukos devletinden kalanlar Suriye vilayetine dahil edildi. Bu devirde Roma'nın Kommagene Krallığı dışında Küçük Asya'da egemenliği altına almadığı devlet kalmamıştı.
Kommagene Seleukos devletinin yıkılışından küçük bir toprak parçasını ülkesine katarak yararlandı.
Kommagene'nin stratejik konumu Roma'nın doğuya doğru genişlemesinde hayati önem taşımaktaydı. Ya burası da istila edilecek ya da genişlemekten vazgeçilecekti.
Antiochos Partlarla ilişkisini güçlendirmesi gerektiğini biliyordu. Bu amaçla kızı Laodike'yi Part kralına eş olarak verdi. Bu evlilikten bir erkek çocuk dünyaya geldi, Pakoros. O babasının gözdesi ve tahtının tek varisiydi.
Küçük Asya'da savaşlar sürüyordu. İ.Ö. 53 yılında Partlar Romalıları yenerek Suriye'yi fethettiler. Bunu fırsat bilen Pontus Krallığı Roma'ya başkaldırma gücünü kendinde buldu.
Jül Sezar Küçük Asya'a yürüyerek ayaklanmayı bastırdı. Sezar'ın tarihe geçen 'Geldim, gördüm, yendim' sözü bu zaferin ardından söylenmiştir.
Sezar'ın öldürülmesiyle Roma İmparatorluğu bölündü. Markus Antonius doğuyu Oktavianus batıyı aldı. Markus Antonius meclisini, sevgilisi Kleopatra da yanında olduğu halde, Tarsus'ta kurdu. Jül Sezar da Mısır kıraliçesinin güzelliği karşısında ezilmiştir.
İ.Ö. 38'de Markus Antonius Part ordusunu yendi ve velihat prens Pakoros'u öldürdü. Annesi Laodike ve Part Kralı olan babası derin bir acıya düştüler. Antiochos kızı ve damadının acısını paylaştı ve onlara yardım etmek istedi.
Antiochos savaştan kaçarak Kommagene'ye sığınanları himayesini altına aldı ve onları Marcus Antonius'a teslim etmeyi reddetti. Savaş istemeyen Antiochos esirlere karşılık, 25 bin ton gümüşe eşit olan 1000 talens teklif etti.
Zenginliğiyle ünlü Kommagene'nin tüm altın ve gümüş varlığına göz koyan Markus Antonius sığınmacılara karşılık olarak Kommagene'nin tüm servetini istedi. Antiochos'un bu teklifi kabul etmesi söz konusu olamazdı.
Markus Antonius küçücük bir krallıktan gelen bu cevabı büyük bir hakaret olarak görerek askerlerine derhal Kommagene'yi kuşatmalarını emretti; kendisi Tarsus'ta, meclisinin başında, kalarak ordusundan gelecek iyi haberleri beklemeyi tercih etti.
Ancak beklenenin aksine, Samosata kuşatması istenildigi gibi gitmiyordu. Bunun üzerine gücünü arttırmak isteyen Markus Antonius Tarsus'daki keyifli yaşantısını bırakıp yanına Judea Kralı Herod da olduğu halde ordusunun başına geçti. Zaferin yakın olduğuna emindi.
Belki de şu gerçekleşti: Samosata kuşatması boyunca Kommagene askerleri Kommagene'yi çevreleyen alanlarda yoğunlaşmayı sürdürdüler. Eli silah tutan her Kommageneli krallarının çağrısına sadakat gösterdi. Yeterli sayıya ulaştıklarında Roma ordusunun malzeme kollarına saldırıya başladılar. Kısa bir süre sonra Roma ordusu malzeme sıkıntısı çekmeye başladı bunun üzerine Markus Antonius durumun düzeltilmesi için bölgeye kendi süvarisini gönderdi.
Kommagene konseyinin beklediği hamle de tam buydu. Ağır zırlı seçkin Kommagene süvarilerini devreye girdi.
Kommagene ordusunu askerleri ve atları kendileri adeta yenilmez kılan siyah çelikten zırlarını kuşandılar. Sayıları ancak bir kaç yüz kadardı ancak saldırılarına hiç bir düşman dayanamazdı. Bu çelik kuvvet ordunun gözbebeğiydi.
Kommagene atlıları sabah sisinde Roma süvarilerini bekliyorlar. Atlar sinirli sinirli toprağı eşeliyor. Aniden yürek titreten bir trompet sesi sisi yırtıyor. Bu işaretle Kommagene süvarileri harekete geçiyor. Şaşkınlık içindeki Roma ordusu için artık çok geç. İlk saldırıya karşı koyabilmek için Roma süvarileri saflarını çekiliyorlar.
Trompet sesleri ikinci kez duyulduğunda Kommageneli süvariler koşuya geçiyorlar. Şimşek gibi ilerleyen atların altında yer titriyor. Ağır zırhlı atlılar hafif kuşamlı Roma süvarilerinin üzerine saldırıyorlar. Romalılar oyuncak askerler gibi yıkılıyorlar. Soğuk kanlı ve yüksek disiplinli Roma süvarileri çabucak toparlanıyor ve sayıca olan üstünlüklerine de güvenerek bu küçük çelik gücü çember içine almaya çalışıyorlar
Ve yine trompet sesleri. Kommagene süvarilerinin iki yanından bir kartalın kanatlarını andırırcasına çıkıveren okçu birliği Roma süvarilerine ok yağdırmaya başlıyor. Hafif kuşamlı süvariler çelik ok yağmuru altında çaresizler ve pek çoğu yaralanıyor. Ağır zırhlı Kommagene atlıları Romalıları okçuların önüne doğru sürüyorlar. Okçular müthiş bir hızla ok yağdırmaya devam ediyorlar. Romalılar önce akıllarını sonra da hayatları kaybediyorlar.
Günün sonunda Markus Antonius süvari birliğini yitirmiştir. Bir yanda Samosata surları diğer yanda Kommagene süvarileri olmak üzere Romalılar artık kuşatan değil kuşatılmış olandır.
Böylece Markus Antonius Samosata kuşatmasından vazgeçmek zorunda kalır. Ortağı Herod savaşın sonunu beklemeden krallığı Judea'ya döner. Markus Antonius çaresiz geri çekilir.
Antiochos durumu yumuşatmak için Markus Antonius'a 300 talens verir. Sadakatsızlıktan nefret eden Antiochos verdiği para karşılığında Markus Antonius'dan kendisine bir vatan hainini teslim etmesini şart koşar.
Ticaret
Ticaret Kommagene Krallığı için önemli bir gelir kaynağıydı. Romalılar ile Partlar arasında büyüyen sorunlar doğu ve batı arasındaki ticareti engelliyordu. Bu iki süper güç arasında bağımsız tek devlet olan Kommagene hem Romalılar hem de Partlarla ticari ilişkiler kurmuştu. Kommageneli tüccarlar özgürce Partların topraklarında ticaret yapabilyorlardı. Çin'den ipek, Hindistan'dan egzotik hayvanlar ve baharatlar dahil pek çok malın ticaretini yapıyorlardı.
Antiochos denetimi altında tuttuğu Toros Sıradağları ve Fırat Nehri geçitleri sayesinde ağır vergiler topluyordu. Zenginliği sayesinde Kommagene sadece bir geçiş yeri değil aynı zamanda lüks malların tüketildiği bir ülke olmuştu.
Getirilen mallar başkent Samosata'da Romalılara ve zengin Kommagenelilere satılıyordu. Antiochos devrinde Samosata doğu ile batı arasındaki ticaretin merkezi haline geldi. Partlar, Kommageneliler, Romalılar, Yunanlılar ve Araplar orada biraraya geliyorlardı.
Sanat
Kommagene'nin tamamen kendine özgü bir sanat geleneği vardı. Bu gelenek Yunan ve Pers sanatlarının eşsiz bir senteziydi. Antiochos sanata destek verdi. Meclisinde sanatçıları ve bilginleri toplardı. Bunlara 'aralın arkadaşları' anlamına gelen philoi denirdi.
Kral Mithradates zamanında sanatta doğu etkisi ağır basmaktayken Kral Antiochos dönemi sanatı daha doğalcı (naturalist) ve daha az stilize (geleneğe uygun) bir uslup kazandı. Antiochos Yunan kültürünü tercih etmiş ve kendine 'Yunanlıların ve Romalıların dostu' adını vermişti.
Dağın zirvesindeki heykeller Kommagene sanatının ihtişamını belgeler. Orada doğu ve batı tam bir uyumla kaynaşır.
Batı Terası'ndaki Antiochos başında formu bozabilecek tüm ayrıntılardan arındırılmış çok güzel bir örnektir. Heykelde süslü bir sakal, takı ya da başka bezemeler yoktur. Sade ve dinamik bu eser bugün bile ebedi güzelliğiyle görenleri heyecanlandırır.
Kral Antiochos I Theos
Kral Mithradates'in oğlu Antiochos ailesinden Yunan ve Pers kültürün karışımı bir eğitim aldı. Annesi Kraliçe Laodike Büyük İskender'in soyundandı, babası ise Perslerin 'kralların kralı' dedikleri 1. Darius idi.
Antiochos çok genç yaştayken babası onu bir Seleukos prensesi olan İsias Philostorgos, 'Sevgili' ile evlendirdi. Bu evlilik tamamen politik bir amaç uğruna planlanmıştı ve aşkla pek ilgisi yoktu.
Kral Antiochos 1. Theos'un Aile Ağacı
Mithradates tahtını oğluna bıraktıktan sonra onu gözetmeye devam etti. Nemrud Dağı'ndaki tapınağı birlikte tasarladılar. Tapınak Mithradates'in temellerini attığı tanrılarla yapılan sözleşmenin merkezi olacaktı.
Mithradates 'in yaklaşımı, her zaman olduğu gibi pragmatikti. Tapınak öylesine etkileyici bir anıt olmalıydı ki tebası sözleşmenin önemini anlamalıydı. Nemrud Dağı'nın bölgeye hakim konumu tapınağın ülkenin heryerinden kolaylıkla görülmesini sağlayacaktı.
Antiochos ise idealistti. Ona göre sözleşme yeni bir dine beşik, Nemrud Dağı da onun merkezi olacaktı. Bu yeni din Nemrud'dan tüm medeni dünyaya yansıyacaktı. Bir din yaratmanın verdiği güvenle olsa gerek, Antiochos taç giyişinin hemen ardından kendine Theos (Tanrı) adını verdi. Ve kendince bir efsane oldu.
Antiochos babasına çok derin bir saygı duyar ancak annesi Laodike'yi herşeyin üstünde severdi. Bir çok yazıtta kendisini 'annesini seven kişi' olarak kaydettirmiştir. Annesine tanrıça anlamına gelen Thea ismini verdi.
Nemrud Dağı tanrılarının heykelleri arasında annesini kendisiyle birlikte ölümsüzleştirdi. Tanrı Zeus'un soluna Kommagene Kralı, Theos olarak kendisini, Zeus'un sağına da Kommagene'nin Anası, Thea, olarak annesi Laodike'yi yerleştirdi.
Kral Mithradates 1. Kallinikos
2. Kral Mithradates 1. Kallinikos
Küçük Asya'da hüküm süren çoğu krallık gibi Kommagene de doğu ve batı halklarının kaynaştığı bir pota oldu. Farklı kültürleri, gelenekleri olan farklı diller konuşan insanlardı onlar ve doğal olarak kendilerini birleşmiş tek bir halk olarak görmüyorlardı. Onlar için aile ve kan bağı Kommagene krallığı altında birleşmiş olmakdan daha önemliydi.
Kral Mithradates bu tavrı değiştirmek için çok çalıştı. Örneğin her yıl atalarının onuruna Kommagene krallığında Olimpiyat Oyunları düzenledi. Bu oyunlar, Yunanlıların Olimpiyat Oyunlarıyla karşılaştırılabilir nitelikteydi.
Gençlik yıllarında Kral Mithradates de bu oyunlara katılmış ve Kommageneliler arasında popüler olmayı başarmıştı. Yetenekleri sayesinde Kral Mithradates pek çok ödül almış ve bunun bir sonucu olarak 'Güzellikle zafer kazanan' anlamına gelen 'Kallinikos' adını almıştı.
Mithradates Laodike adında bir Seleukos prensesiyle evlendi. (*) Üç kızları oldu ve dördüncü çocukları da kız olunca çift bir oğul sahibi olamama kaygısına kapıldılar. Bir oğula sahip olmak krallığın kalıcılığı açısında çok önemliydi ve erkek evladı olmayan bir kralın velihatı da yok demekti.
Oğulları olduğunda tattıkları mutluluk ve rahatlık sonsuzdu ve çocuğa Laodike'nin babasının adı, Antiochos, verildi.
Kommagene krallığı gücünü kat kat aşan güçlerin tehditi altındaydı ve Mithradates yardıma muhtaçtı. Yardım alma amacıyla Mithradates tanrılarla bir anlaşma yaptı. Bu tanrıların gerçek mi hayali mi oldukları bilmiyoruz, ancak krallığın bağımsızlığını koruduğu dikkate alınırsa Mithradates'in anlaşmasının işe yaradığı söylenebilir.
Diger taraftan bu sözleşmenin halklar arasındaki uyumsuzlukları yumuşattığı anlaşılıyor. Kommagene Krallığı'nı oluşturan bu başka başka köklerden gelen insanların kendilerini birbirleriyle bağlantılı hissetmeleri güçtü. Ancak tanrılarla yapılan sözleşmeden etkilendiler ve kendilerini tanrıların korumayı kabul ettiği seçilmiş insanlar olarak gördüler.
Böylelikle, Mithradates krallığını meydana getiren halklar arasında bir bağ oluşturulabildi. Kral bu sözleşmenin onuruna ülkenin her yerinde, temenos denilen, küçük tapınaklar inşaa ettirdi.
Temenoslar ülkenin en göze çarpıcı noktalarında kuruldu. Bu noktalardan tapınakların en önemlisi olan kutsal Nemrud Dağı'nın tepesindeki tapınağı görmek mümkündü. Bu tapınakların hepsinde tanrılardan biriyle el sıkışan Kral Mithradates'in tasvir edildiği beş tablet bulunurdu. Mithradates tanrılarai Yunanca ve Persce olan isimler verdi
Apollo / Mithras
Artagnes / Herakles
Zeus / Oromasdes
Hera / Teleia
Helios / Hermes
Mithradates tanrılara her iki dilde isim vermesinin sebebi krallığını oluşturan halkların kendilerini tanrılara yakın hissetmelerini sağlamaktı. Bu taş tabletler stel olarak da bilinir. Bu steller sayesinde Kral Mithradates tebasını sadece onun sayesinde koruma altıda olabileceklerine inandırdı. Bur temenoslar kralın tanrılarla yaptığı anlaşmanın şahitleriydiler.
Loos'un onuncu günü--14 Temmuz-- "Yüce Tanrıların Tezahürü" günü olarak kabul edildi. O gün Kral Mithradates'in taç giydiği gün olarak da seçilmişti. Her yıl o gün Kommageneliler köylerinin veya kasabalarının yakınındaki tapınaklarında biraraya gelerek kutlamalar yaparlardı.
Bu kutlu günde Kral Mithradates Nemrud Dağı'nın zirvesinde Kommagene'nin asilzadeleri ve diğer önemli şahsiyetleriyle biraraya gelir ve yüzlerce yurttaşının önünde tanrıların temsilcilerini kabul ederdi.
1. Kommagene: Unutulan Krallık
Kommagene Krallığı Türkiye'nin güneydoğusunda, Dicle ve Fırat Nehirlerinin yukarı kıyılarında kurulmuştu.
"Meşe ve çınar ormanları tepenin yamaçlarını kaplıyor. Vadilerinde incir, zeytin, ceviz ve nar yetişiyor. Mısır dünyanın başka hiç bir yerinde bu kadar iyi ürün veremez." Bu manzarının yüzyıl başında bölgeye gelen Alman bir gezginin güncesinde olduğuna inanmak zor.
Sanki bir yeryüzü cenneti tasvir ediliyor. Gerçektende Aden Bahçesi'nin burada çiçeklendiği söylenir.
Bugün bu topraklar anlatılan o cennete ait ipuçları vermiyor-cenneti çağrıştırmakta zorlanıyor. Yamaçları kapladığı söylenen o ağaçlar artık yok ve keçi sürüleri bitki örtüsünün son yeşilliklerini tüketmekle meşgul. Başlatılan sulama kanalları mucizeler yaratacak ve verilen çabalar sonunda bölge yeniden ağaçlanacak zira toprak burada çok verimli ve sayısız dağ pınarı var.
Kommagene kömür, demir, altın ve petrol gibi mineral ve madenleriyle ünlü çok verimli bir bölgeydi. Bu zenginliklerin bir kısmı bugün yeniden keşfedilmiş durumda. Örneğin 1960larda bir arkeolog Fırat'tan altın çıkarmayı başardı.
Diğer bir keşif petro ile yaşandı. Son birkaç yıldır bölgede yaygın olarak ham petrol sondajı yapılıyor. Heryerde Türk Petrol Ofisi'nin kara altın çıkaran petrol çıkarma şantiyelerini görmek mümkün.
Ama artık zamanda yolculuk etme vakti. Kommageneyi ilk kez İ.Ö. 850 civarında yazılı tarihin kayıtlarında görmeye başlıyoruz. Bir Asur kralının tutanaklarında, halkın krala yıllık vergi olarak altın, gümüş ve sedir ağacından yapılmış tahta verdiği yazılı. Belli ki o günlerde değerli sedir ağaçları sadece Lübnan'da değil Kommagene topraklarında da yetişiyordu. Kommagene Asurluların bir uydusu haline geldiği dönemde.
İ.Ö. 700 civarında bir Kommagen Kralı Asurlulara başkaldırır. Asur kralı Sargon Kommagenleri yener ve yenilen asi kralı: "Tanrılardan korkusu olmayan tanrısız bir adam bu. Sadece kötü planlar yapan bir hilekar." diyerek suçlar. Kral Sargon'un nitelemesi fazlasıyla öznel görünebilir. Ancak Sargon sözlerine şöyle devam eder:
"Karısını, oğullarını ve kızlarını, malını ve hazinelerini aldım ve son olarak halkını aldım ve onları Mezopotamya'nın güneyine (bugün Irak) sürdüm." Anlaşılan, yerleşik halkları yurtlarından topraklarından sürmek o zamanlarda da uygulanan bir yöntemdi.
İ.Ö. 600 dolaylarında Babilliler Asurluları yenilgiye uğratırlar. Sonradan Kommagene krallığını başkenti olacak olan Samosata'da son kez savaşırlar. Bu savaşta Mısır ordusu Asurlulara destek verir ancak Babilliler birleşik orduları yenmeyi başarırlar.
Kommagene halkı İ.Ö. 550 dolaylarında, önce Babillileri yenen Perslerin sonra da Persleri yenen Büyük İskender'in ordularının istilasına tanık olur.
İ.Ö. 300'lerde Büyük İskender'in velihatlarından biri olan Kral Seleukos 1. Nikator bölgesinde hüküm sürer. 1.Nikator Kommagene krallarının Yunan atalarından birisidir. İ.Ö. 130'larda Kommagene krallığı bağımsızlığını kazanır.
Kahtada Turizm
İlçemiz sahip olduğu tarihi, kültürel ve doğal zenginlikler nedeniyle önemli bir turizm merkezi konumundadır. Özellikle Kommagene Medeniyetinden kalan tarihi miras, kültür turizmi için dünyanın en önemli kaynaklarından birini teşkil etmektedir. İlçemizin önemli tarihi, kültürel ve doğal zenginliklerini arkeolojik kültür varlıkları ve ören yerleri oluşturmaktadır. Bunlar ulusal ve uluslararası öneme sahip Nemrut Dağı (Antiochos’un Anıt Mezarı – Dev Heykeller), Arsemia (Eski Kale), Eski Kahta Kalesi (Yeni Kale), Cendere Köprüsü (Roma Köprüsü), Karakuş Tümülüsü (Kadınlar Anıt Mezarı) ile Şeytan Köprüsü, Kıran Köprüsü (Değirmenbaşı Köprüsü), Han Yeri (Burmapınar), Yassıkaya ören yerleridir. 2150 metre yükseklikteki Nemrut Dağı tepesinde bulunan Kral Antiochos’un anıt mezarını ziyarete gelenler, güneşin gizemli doğuşunu ve batışını seyretmektedirler.
1990 yılında başlayan Körfez Krizi ve takip eden olumsuzluklar nedeniyle azalan turizm potansiyelinin artırılması, iç ve dış turizmin canlandırılması, ilçedeki istihdamın arttırılması ve ilçe ekonomisine katkı sağlanması amaçları doğrultusunda 1993 yılından itibaren Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin ilk ve tek Uluslararası etkinliği olan Uluslararası Kahta Kommagene Festivali tertiplenmeye başlanmıştır.
Kommagene Medeniyetinin adıyla tertiplenen festival, geleneksel hale getirilerek her yıl 25-27 Haziran tarihleri arasında ulusal ve uluslararası kültürel, sportif, akademik etkinliklerin sergilenmesiyle tertiplenmektedir. Festivalde yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde sergilenen etkinlikler ilçe, bölge ve ülke tanıtımına ve iç turizmin yanı sıra dış turizmin de gelişmesine katkı sağlamaktadır.
Uluslararası Turizm Arenasında gösterilen çabalar sonucu 2004 yılında Turizm Oskarı sayılan ALTIN ELMA ÖDÜLÜ NEMRUT’A verilmiştir. Bu ödül Adıyaman Müzesinde sergilenmektedir.
07.06.2002 tarihinde Turizm, Orman ve Kültür Bakanlıkları tarafından onaylanarak yürürlüğe giren Nemrut Dağı Milli Parkı Uzun Devreli Gelişim Planının 2002 yılı çalışmaları kapsamında Karadut, Belliyayla ve Arsemia’da 3 adet giriş ünitesi ile Arsemia da giriş ünitesi bitişiğinde bir adet çeşme yapılmıştır.
Turizmden elde edilen gelirin nakit ve döviz olarak ekonomiye yansıması çok değişik kesimlere dağılması ilçemizdeki ekonomik hareketi canlandırmaktadır. İlçeye gelen her turist ortalama olarak 1 gün için 100 $ döviz bırakmaktadır. Yıllık turizm potansiyelimiz 150 – 200 bin turist civarındadır.
Turizm hareketi, ilçemiz ile kalkınmış dünya ülkeleri arasında bir köprü görevi yapmaktadır. İlçemizin misafirperverliği, kültürel kaynaşmayı da sağlamaktadır.
TREKKİNG
Bu turizm hareketi zorunlu olarak 1972 yılına kadar Eski Kahta- Nemrut Dağı arasında yapılıyordu. Gidiş geliş 9 saatlik bir zaman içinde yapılan bu geziler kısmen katır sırtında ve büyük çoğunluğu da yaya olarak yapılıyordu. Halen münferit olarak bu güzergah doğa yürüyüşçüleri tarafından kullanılmaktadır. Aynı zamanda Karadut Köyü- Nemrut Dağı arasındaki 12 km’lik mesafe gruplar tarafından kullanılmaktadır.
YAMAÇ PARAŞÜTÜ VE DELTA KANADI
Bu spor türü, turizmin gündeminde olan önemli bir konudur. Nemrut Dağında Turizm Bakanlığı tarafından organize edilen tanıtım amaçlı yamaç paraşütü çekimleri, dünyanın etkin televizyon kanallarında yayınlanmış, 1995 yılından beri küçük gruplar halinde yamaç paraşütü turları düzenlenmektedir. Nemrut Dağı Milli Park alanı bu turizm kolu için idealdir. Delta kanadı profesyoneller tarafından Nemrut-Karadut ve Nemrut – Narince arasında nadiren yapılmaktadır.
SU SPORLARI
Kahta baraj sahili su sporları için çok ideal bir alandır. 1995 yılında, Kaymakamlığımız, Milli Olimpiyat Komitesi, Su Altı Federasyonu, Yelken Federasyonu, Başbakanlık GAP İdaresi Başkanlığı ve Gençlik Spor Genel Müdürlüğü ile konuyu değerlendirmiş, Kahta Belediye spora bağlı su sporları kulübü kurulmuştur. faal değildir. Festivaller süresince sörf, yelken, dalgıç, optimist dallarında kısa süreli su sporları faaliyetleri gösterilmektedir.2006 yılında DENİZCİLİK BAYRAMI KUTLAMALARI Kahta'da Atatürk Baraj Gölünde yapılmıştır.
MAĞARACILIK
Nemrut Dağı Milli Park alanında tarih öncesi dönemlerde kullanılmış çok sayıda turizme açılabilecek zengin mağaralar mevcuttur. Henüz envanteri çıkarılmamıştır.
Adıyaman Kahta Tarihçesi
Kâhta adının, nereden geldiği yolunda kaynaklarda pek bilgi olmamakla beraber, tarihte,Orta Asya’da Ötüken ve Karakurum yakınında Kâhta isimli bir kentin varlığı göz önüne alınırsa Kâhta isminin Orta Asya kökenli bir isim olduğu sonucu çıkarılabilir. Bir rivayete göre ise “Kâhta” Persçede “Dağın Eteği” anlamına gelmekte olup, bu adı da eski yerleşim yerinin konumundan dolayı almaktadır. Kâhta’nın geçmişi sabah medeniyetinin doğuş yeri olan Mezopotamya’ya yakın olması nedeniyle tarih öncesi dönemlere kadar uzanmaktadır. Bulunduğu coğrafî konum nedeniyle tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar sayısız medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Yörede yapılan arkeolojik kazılardan elde edinilen eser ve bulgular ile günümüze intikal eden canlı tarihi bulgular en belirgin kanıtlardır. Paleolitik, neolitik, kalkolitik dönem ve tunç devrine ait elde edilen eserler Adıyaman müzesinde sergilenmektedir. M.Ö. 2000 yıllarında Kommagene Krallığının kuruluşuna kadar (m.ö. 69) Hititler, Mitaniler, Asurlular, Geç Hititliler, Persler, Kummurlar ile makedonyalı büyük İskender’in hakimiyeti ve Doğu Roma imparatorluğun egemenliği hüküm sürmüştür. M.Ö. 69 yılında kurulan Kommagene krallığı bugün dünyanın sekizinci harikası olarak aday gösterilen Nemrut dağındaki dev heykelleri ve ilçedeki diğer tarihi eserleri bırakmıştır. 142 yıl yörede hüküm süren ve bugünlere intikal eden eserleri bırakan Kommagene krallığı M.S. 72 yılında Roma İmparatorluğu tarafından ortadan kaldırılarak Suriye eyaletine bağlanmıştır. İlçenin antik çağda ve Bizans döneminde adı bilmemektedir. Orta çağda İslam dünyasının sınır kalelerinden biri olmuştur. M.S. 670’de Emeviler, 758’de Bizans ve Sasaniler, 926’da Hamdaniler, 1226’da Seçuklular, 1284’e kadar Memlüklüler, Artuklular ve Dulkadiroğulları, 1393’te Timur ve 1516’dan sonra da Osmanlı İmparatorluğu bölgeye hakim olmuştur. Kâhta şehri şu anda bulunduğu yere Cumhuriyetin ilk yıllarında taşınmış olup daha önce şimdiki Kocahisar ( Eski Kâhta ) köyünün bulunduğu yerde idi. M.Ö. üçüncü yüz yılın ilk yarısında ARSEMES adlı bir kralın bu yörede hakimiyet kurduğu sanılmaktadır. II.Selçukos’un ( M.Ö. 246-225 ) kardeşi Arsemes adındaki bir kralın kendi adıyla anılan iki kent görüyoruz. Bunlardan birincisi eski Kâhta kalesinin karşısındaki yukarı Arsemia’dır. Kâhta kalesi, Selçuklu imparatoru Alparslan’ın Malazgirt zaferi (1071)’ den sonra (1085) Selçuklular tarafından Bizanslılardan alınır. Yöre zaman zaman Malatya Danişmendlileri, Selçuklular ve Artuklular arasında el değiştirir. Kale daha sonra Melik’ul-Mansur tarafından onarılır. (XII.yy.) Bir süre Harput emirliği, Danişmendler ve Selçuklular arsında el değiştirir. Kaleyi daha sonra Sultan Alaeddin Keykubad’ın seraskeri Ceyli Bey zabteder.
Bölgede Selçuklu hakimiyeti başlar. (1226) Kâhta, Baba İshak ayaklanmasında (1240-1241) yağmalanır.
Kâhta kalesinin adı Memlüklüler ile Moğollar arasında geçen savaşlarda sık sık geçer. 1283-1289 yıllarında kale Halep valisi Kara Sungur tarafından alınır. Yeniden tahkim edilir. Daha sonra Osmanlı hakimiyetine geçer. Timur Malatya ve Kâhta’ya kadar olan kaleleri ele geçirince Yıldırım Beyazıd kalelere koyduğu muhafızları kovarak Türkmen’lerden Kara Osman’ı tahta geçirir. Timur’un çekilmesiyle Memlüklüler bölgeye hakim olurlar. (1417-1418) Memlüklülerin hakimiyeti Yavuz Sultan Selim’in bölgeyi ele geçirmesine kadar devam eder.
1516 yılında Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı hakimiyetine girdikten sonra diğer ilçeler gibi önce Dulkadirli Emaretine, Kanuni zamanında ise sancak merkezi haline getirilen Samsat’a bağlanarak Zülkadiriye eyaleti (Maraş)’ne bağlanır. Kâhta 1531 yılında Malatya’ya, 1349 yılında ise Hısn-ı Mansur’a (Adıyaman) bağlanır. 1859 yılında Malatya sancak olunca Kâhta’da diğer kazalar gibi yeniden Malatya’ya bağlanır. Bu durum Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasına kadar devam eder. 1859 yılında Kâhta’da bir Abdal ayaklanırsa da ayaklanma bastırılır. Milli mücadele döneminde M. Kemal’i yakalamak ve etkisiz hale getirmek için görevlendiren Ali Galib Malatya’da sıkıştırılınca Kâhta’ya gelir. Beraberindeki zatlarla Hacı Bedir Bey’e misafir olur. Hacı Bedir Bey’den umduğu desteği bulamayınca da 15.9.1919 günü Kâhta’dan Urfa’ya oradan da Halep’e kaçar. Kâhta cumhuriyet döneminde Malatya’ya bağlı bir ilçe olarak eski durumunu muhafaza eder. Cumhuriyetin ilk yıllarında yer değiştirerek eski Kâhta’dan 26 k.m. güneyindeki şimdiki yerine taşınır.
Gezilecek Yerler
GEZİLECEK YERLER
Nemrut Dağı Tümülüsü: Nemrut Dağı, Adıyaman'ın 86 km. doğusunda Kahta ilçesinin Karadut köyünde, dünyanın sekizinci harikası olarak tanınan, tepesinde küçük kırma taşların yığılmasıyla oluşturulmuş konik bir tümülüsün bulunduğu, 2150 m. yükseklikte, görkemli bir kültür ve turizm merkezidir. İ.Ö. I. yüzyıla tarihlenen ve orijinali 55 m. olan tümülüsün bugünkü yüksekliği 50 m., çapı 150 metredir. Gündoğumu ve gün batışının tüm ihtişamıyla izlenebildiği bu tepede, Kommagene Kralı I. Antiochos kendisi için görkemli bir anıt mezar, mezar odasının üzerine kırma taşlardan oluşan bir tümülüs ve tümülüsün üç tarafını çevreleyen kutsal alanlar inşa ettirmiştir. Tümülüs, Kral I. Antiochos'un şerefine tertiplenen törenlere mahsus üç terasla çevrilidir. Doğu, batı ve kuzey terasları olarak adlandırılan bu alanlardan doğu ve batı teraslarda; sıra halinde dizilmiş blok halinde sekiz yontma taşın üst üste oturtulmasıyla oluşturulan 8-10 metre yüksekliğinde muhteşem heykeller, kabartmalar ve yazıtlar bulunmaktadır. Heykeller, bir aslan ve bir kartal heykeliyle başlar ve aynı düzende son bulur. Hayvanların kralı olan aslan yeryüzündeki gücü, tanrıların habercisi olan kartal ise göksel gücü sembolize eder. Heykeller her iki tarafta da şu şekilde sıralanmıştır:
Kral I. Antiochos (Theos); Fortuna (Theichye-Kommagene-Tanrıça) Zeus (Oromasdes); Apollon (Mithras-Helios-Hermes), Herakles (Ares-Artagnes).
Kült yazıtlarında anne tarafından Büyük İskender'den (Yunan-Makedonya) baba tarafından ise, Darieos'dan (Pers) geldiğini ifade eden Antiochos, atalarından gelen bu etnik farklılığı birleştirerek, kültür zenginliği haline dönüştürmenin göstergesi olarak tanrı heykellerinin yüzünü doğuya ve batıya çevirmiştir. Zaten tanrı heykellerinin isimleri de hem Grek, hem de Pers dili ile ifade edilmiştir.
Teraslar
Doğu Teras: Kommagene ülkesinde güneşin doğuşunu ilk gören yer olan doğu terasına sert kayalardan oyulmuş merdivenli yollardan çıkılır. Doğu terası; tanrılar galerisi, atalar galerisi ve sunaktan oluşur. Tanrılar galerisindeki devasa tanrı heykelleri anıt mezara sırtını dönmüş biçimde sıralanmıştır.
Tanrılar galerisinin beş heykelinden biri olan Antiochos, güney uçta ilk sırada yer almaktadır. Kendisini tanrılarla aynı kategoride gören Antiochos heykelini bu sıralamaya dahil etmiştir. 2. Heykel Kommagene-Fortuna Latince'de şans, uğur, bereket anlamındadır. Heykeller arasında en uzun olan 3. Heykel Zeus-Oromasdes, Tanrılar tanrısı Kronos'un oğlu, baş tanrı ve gökler hakimidir. 4. Heykel Apollon-Mithras, Anadolu mitolojisinde baş tanrı Zeus'un oğlu olup ışık ve güneş tanrısıdır. Kuvvet ve kudretin sembolü olan Herakles Anadolu'da Herkül adıyla anılır.
Kuzey Teras: Batı ve doğu teraslarını birbirine bağlayan 100 metre uzunluğunda bir tören yoludur. 80 metre uzunluğunda tamamlanmamış stel kaideleri bulunur.
Batı Teras: Muhteşem bir gün batımının izlenebildiği, Doğu terasına benzer şekilde yapılmış batı terasında, tanrılar galerisindeki heykel sıralaması ve heykellerin arkasındaki kült yazısı bazı detaylar hariç aynıdır. Doğu terasından farklı olarak, tanrılar galerisinin kuzey ucunda, dördünde Kral Antiochos'un tanrılarla selamlaşması, diğerinde aslan figürü bulunan, kumtaşından yapılmış beş kabartma (rölyef) bulunmaktadır. Aslan horoskop olarak bilinen kabartma, 25.000 yılda bir meydana gelen astrolojik bir olayın sembolize edilmiş halidir.
Doğu ve Batı terasın her ikisinde de tanrı heykellerinin tahtlarını oluşturan taş blokların arkasında Grek harfleriyle yazılmış 237 satırlık uzun bir kült yazıtı Nomos bulunmaktadır.
Kommagene Eserleri
Arsameia Ören Yeri (Nymphaios Arsameia'sı): Kral I. Antiochos kitabelerinde söz edildiğine göre, Arsameia İ.Ö. 2. yüzyılın başlarında Kommagene'lerin atası Arsemez tarafından Kahta çayının doğusunda Eski Kahta kalesinin karşısında kurulmuş krallığın yazlık başkenti ve idare merkezidir.
Güneydeki tören yolunda Mitras'ın kabartma steli, ayin platformu üzerinde Antiochos-Herakles tokalaşma steli ve bunun önünde Anadolu'nun bilinen en büyük Grekçe yazıtı, yazıtın bulunduğu yerden başlayan 158 m. derine inen bir tünel ile yazıtın batısında benzer bir kaya dehlizi bulunmaktadır. Tepe üzerindeki platformda Mithradathes Callinichos'un mezar tapınağı ve sarayı yer almaktadır. Yapılan saray kazılarında çok sayıda heykel parçası, bir kraliçe ve Antiochos başı bulunmuştur. Arsameia ören yeri, Adıyaman'a 60 km. uzaklıktadır.
Yeni Kale: Adıyaman'a 60 km. uzaklıkta Kocahisar köyü yakınındadır. Kommagene'ler tarafından inşa edilen Yeni Kale, karşıdaki Arsameia ile birlikte kullanılmıştır. Romalılar ve ardından Memluklular tarafından restore edilen Kale en son 1970'lerde Dörner tarafından kısmen onarılmıştır. Kale içinde çarşı, cami, zindan, su yolları, güvercinlik kalıntıları ve kitabeler bulunmaktadır. Kale'den Nymphois'e inen su yolu bir tünelle Arsameia'ya başlanmıştır. 80 metreyi bulan bu yolla halen suya ulaşmak mümkündür.
Karakuş Tümülüsü (Kadınlar Anıt Mezarı): Milli Parkın güneybatısında Adıyaman-Kahta girişinde bulunan, Kommagene Kralı II. Mithradates tarafından annesi İsas adına yaptırılan anıt mezar, sütun üzerindeki kartaldan dolayı Karakuş Tümülüsü olarak anılmaktadır. Doğu, batı ve güney yönlerde dörder sütun varken günümüze doğuda iki, batıda ve güneyde birer sütun kalmıştır. Doğu sütun üstünde aslan ve kartal heykel kalıntıları, batıdaki sütunun üstünde tokalaşma steli, yerde aslan heykel parçası vardır. Nemrut Dağı giriş noktası olarak belirlenen Karakuş Tümülüsü Milli Park Koruma alanı içersindedir.
Cendere Köprüsü: Adıyaman'a 55 km. uzaklıkta ve Karakuş tümülüsünün kuzeydoğusundadır. Kahta çayının en çok daraldığı kesimde iki ana kaya üzerinde 92 iri kesme taştan yapılan bir büyük kemer ve doğu tarafındaki küçük bir tali kemerden oluşur. Samsat'ta karargah kuran XVI. Roma Lejyonu tarafından İ.S. 200'ün başında inşa edilen köprünün giriş ve çıkışlarında sütunlar bulunmaktadır. Köprü ve yapımı hakkında bilgiler içeren kitabelerden, köprünün Roma hükümdarı Septumus Severus'a ve Romalılar tarafından askerlerin anası olarak anılan eşi Julia Domna adına yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Nemrut Ulaşım
Ulaşım
ULAŞIM
Nemrut'a ulaşmak için Adıyaman'ın Kahta ilçesine kadar şehirlerarası otobüslerle gelinebileceği gibi, Kahta'ya 15 km. mesafedeki Adıyaman Havaalanı da kullanılabilir. Alternatif olarak Kahta'ya 1,5-2,5 saat mesafelerdeki Şanlıurfa, Malatya ve Gazi Antep havaalanı da kullanılabilir. Kahta-Adıyaman arası 34 km.dir.
Nemrut Dağı ve Kommagene eserlerini görmek için Adıyaman ve Kahta'daki otellerden rehberlik ve ulaşım hizmeti almak mümkündür. Gerektiğinde minibüs kiralanabilmektedir. Kahta'dan 43 km.dir.
Kâhta-Siverek arasında kalan Fırat Nehri üzerinden, düzenli olarak çalışan feribotla ulaşım sağlanmaktadır.
Kahta Otogar
Gülaras Turizm Tel :(+90-416)725 51 07
Kahta Petrol Tel :(+90-416)725 51 09
Adıyaman Ünal Tel:(+90-416)725 62 24
Nemrut
NEMRUT
Doğu ve Batı Medeniyetlerinin, 2150 m. yükseklikte muhteşem bir piramitteki kesişme noktası, Dünyanın sekizinci harikası Nemrut, Yüksekliği on metreyi bulan büyüleyici heykelleri, metrelerce uzunluktaki kitabeleriyle, UNESCO Dünya Kültür Mirasında yer almaktadır.
Nemrut Dağı, üzerinde barındırdığı dev heykellerin ve anıt mezarın yanı sıra, dünyanın en muhteşem gündoğumu ve gün batışının seyredilebildiği yer olmasıyla da ilgi çekmektedir. Her yıl binlerce insan gündoğumu ve gün batışını seyretmek için Nemrut Dağına gelmektedir.
UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası olarak ilan edilen Nemrut Dağı, çevresindeki Kommagene Uygarlığı eserleri ile birlikte ülkenin önemli Milli Parklarından biridir. Nemrut Dağındaki dev heykeller ve tümülüs, Arsameia (Eski Kale), Yeni Kale, Karakuş Tepesi ve Cendere Köprüsü Milli Park sınırları içerisinde yer alıyor.
Tarihçe
İki bin yıldır güneşin doğuşunu ve batışını 2150 m. yükseklikte izleyen dev heykellerin sırrının çözülmesi için Kommagene Uygarlığı'nın keşfine gitmek gerekir.
Nemrut Dağı'nın Kraliyet Akademisi tarafından araştırma yapmak üzere bölgeye gönderilen genç bilim adamı Otto Punchtein başkanlığındaki ekip, Nemrut Dağı'nın tepesindeki tümülüs ve tümülüsün doğu ve batı yanlarında oluşturulmuş teraslar üzerindeki devasa heykeller ve çeşitli kabartmalardan oluşan eserler üzerinde çalışır. Uzun çalışmalar sonunda Grekçe yazılı kitabeyi çözen Punchstein, bu eserlerin Kommagene Uygarlığı'na ait olduğunu ve Kommagene Kralı I. Antiochos tarafından yaptırıldığını keşfeder. Antiochos'un ağzından yazılan kitabe, Nemrut Dağı'nın sırrını ve Antiochos'un yasalarını içermektedir.
Kommagene Uygarlığının ortaya çıkmasını sağlayan kazılar, Nemrut Dağı'ndan başka Arsameia, Samsat ve Fırat Havzasında gerçekleştirilmiştir. Bölgede yapılan kazılarda ortaya çıkartılan taşınabilir eserler müzelerde, geri kalanları da Milli Park Alanı içerisinde korumaya alınmıştır.
Kommagene Krallığı
Yunanca "Genler Topluluğu" anlamına gelen Kommagene, ismiyle bağdaşırcasına, Grek ve Pers uygarlıklarının inanç, kültür ve geleneklerinin bütünleştiği güçlü bir krallıktır. Toros Dağlarındaki çeşitli yolların birleştiği noktada bulunan antik Kommagene Krallığı, Suriye'nin Kuzeyi, Hatay, Pınarbaşı, Kuzey Toroslar ve doğuda Fırat Nehri'nin çevrelediği verimli topraklarda yer almıştır. Tarıma ve hayvancılığa elverişli ve ekonomik önemi yüksek sedir ağacı ormanlarını barındıran Kommagene topraklarının, ilk çağlardan beri yerleşim alanı olarak kullanıldığı civardaki mağara ve arkeolojik buluntulardan anlaşılmaktadır.
Antik dünyanın küçük ancak güçlü ülkesi Kommagene, baba tarafı Pers Krallarından "Krallar Kralı olarak anılan Darius'a ile, anne tarafı Makedonya Hükümdarı Büyük İskender ile akraba olan bir prensin oğlu Mithradates Kallinikos tarafından, İ.Ö. 109 yılında bağımsız bir krallık olarak kurulmuştur. Farklı topluluklardan meydana gelen ve ayrı inanç ve kültürlere sahip Kommageneliler arasındaki birliği sağlamak konusunda büyük başarı sağlayan Mithradates Kallinikos, tanrılarla olan bağını kuvvetlendireceği ve böylece ulusunu barış içerisinde yaşatacağı inancıyla ülkesinin çeşitli yerlerinde tapınaklar yaptırmıştır.
İklim
Kahta ilçe sınırlarındaki Nemrut Dağında karasal iklim özellikleri görülmektedir. İlçe sınırlarındaki Atatürk Baraj gölü nedeniyle, iklim yapısı önemli bir ölçüde değişikliğe uğrayarak Akdeniz iklimi ile benzerlik göstermeye başlamıştır. Ancak yaz ortasında bile, Nemrut Dağında gün doğumu oldukça soğuk olur.